TÜRKİYE CANIM FEDA


   
  CcC:::::::....:::::::...::::::ÜLKÜCÜYÜZ..::::..BİZ:::::...::::::::...:::::::::CcC
  BASBUG ALPASLAN TURKES'IN MILLI SAVUNMA HAKKINDAKI GORUSLERI
 
BAŞBUĞ ALPASLAN TÜRKES'İN MİLLİ SAVUNMA HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

MİLLİ SAVUNMA SİYASETİ Bir milletin bağımsız, hür, güçlü ve müreffeh bir devlet halinde yaşaması en mutlu bir ülküdür. Yer yüzünde bugün medeniyetin çok ileri gittiği, ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtının bulunduğu bir gerçek olmakla beraber her milletin hayatı kendisinin âlacağı savunma ve güvenlik tedbirlerine bağlıdır. Dostumuz ve kardeş bir memleket olan Pakistan'ın yakın yıllarda uğradığı saldırılar ve başına gelenler göstermiştir ki her millet milli haklarını ve menfaatlerini koruyabilmek için kuvvetli olmaya ve kendi güvenliğini teminat altında bulundurmaya mecburdur. Böyle olmadığı takdirde ne Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, ne İnsan Hakları Beyannamesi bir devletin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumaya yeterli olamaz. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz de kendi güvenliğimizi ve milli savunmamızı güçlü bulundurmaya mecburuz. Bugün modern silahlar, araç ve gereçler çok ilerlemiştir. Sanayi gücüne, yüksek ilim ve teknik güce ihtiyaç göstermektedir. Milletimiz henüz ilimde, teknikte ve sanayide ileri gidemediği için milli savunmamızla ilgili silahları, araç ve gereçleri kendimiz yapamıyoruz. Bunları ya müttefiklerimizin yardımından elde etmek veya para ile satın almak zorundayız. Bugünkü ileri modern silahlar ve araçlar ise çok pahalıdır. Fakat bir milletin bağımsızlığı ve hürriyeti herşeyden üstündür. Devletimizin korunması, vatanımızın bütünlüğünün güvenlik altında bulundurulması her fedakârlığa değecek bir husustur. Bunun için Türkiye kendi bulunduğu bölgede Sovyetler Birliği dışında bütün komşularından tek tek, milli savunma gücü bakımından üstün olmalı ve bu üstünlüğü devam ettirmelidir. Bunu yaparken iktisadi ve içtimaî kalkınmasını baltalamamanın yolunu da bulmak yöneticilerden beklenen bir görevdir. Başkalarının iyi niyetine inanarak güven içinde yaşamak mümkün değildir. Türkiye'yi yönetenler geçmiş yıllarda ağır hatalar işlemişler ve Türkiye'nin milli güvenliğini ihmal etmişlerdir. Herşeyden evvel kendi silâhlı kuvvetlerimize dayanmak mecburiyetindeyiz. Sovyetler Birliği'nin dışında kalan komşularımızın silhahlı kuvvetlerinden daha üstün kuvvetlere sahip olmak, Türkiye için değişmez bir milli siyaset olmalıdır. Türk milletinin vasıfları ve cumhuriyetin kuruluşundan beri izlenen barışçı tutum, Türkiye'ye kendisini diğer milletlere anlatmak hususunda yararlı bir faktördür. Ortadoğu ve Uzakdoğu şaşırtıcı ve büyük olaylara gebe bulunmaktadır, Milli birlik ve beraberliği herşeyin üstünde tutarak iç siyaset kaygılarının üstüne çıkmak ve millî varlığımızın, bütünlüğümüzün korunması için feragatlı, sabırlı, olaylara ön alan, büyük hamlelere girişmek zorundayız.. MİLLİ HARP SANAYİİ Yıllardan beri anlaşılmaz bir ihmalin neticesinde geri ve perişan bir duruma düşmüş olan Türk milletinin varlığını, devletinin bütünlüğü ve istiklâlini tehdit eden iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Ülkemizi içerden kundaklamak isteyen dış kaynaklı ihanet hareketleri ve bütün dünyada cereyan eden devletler arasındaki rekabet; bilhassa memleketimizi derinden tesiri altına alan Kıbrıs, Ege denizi ve Ortadoğu meseleleri, Türk insanının kafasında büyük bir uyanışın ışığını yakmıştır. Bugün milletçe şunu kesinlikle anlamış bulunuyoruz: Türk devleti ve Türk varlığı bugüne kadar süregelen zihniyet ve siyasetlerle yaşatılamaz. Türkiye, milli kültürünün ve milli tarihinin ruhuna bağlı kalarak cesur ve köklü hamleler, sıçramalar yapmak mecburiyetindedir. En ileri milletler ve devletler seviyesine ulaşmayı hedef almak ve bu hedef gerekli süre içerisinde ulaşabilmek için, siyasetçi, ilim adamı, kamu sektörü, özel sektörü, işçisi ve iş adamı, ordusu ve basınıyla topyekün millet olarak mukaddes bir heyecan ve şevkle bir araya gelmek ihtiyacı içerisindeyiz. Modern ilim usulleriyle çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı plânlarken, hayati önemi bulunan bir hususu gözden uzak tutmamak gerekir: Türk kültür ve medeniyetinin beslediği Türk dehasını bir kenara iten; kopyacılığı ve taklitçiliği esas alan bir zihniyetin yaratıcılığı, hamle gücü ve büyük hedeflere ulaştırıcı teklifleri olamaz. Bugüne kadar Türkiye'nin kaderinde söz sahibi olanlar, kısa yoldan neticeye gidebilmek için kolay ve zahmetsiz gördükleri bu taklitçiliği seçmişlerdir. Uzun yıllardan beri denenen ve bugün Türk insanını paniğe sürükleyen çıkmaza sokan bu anlayıştan süratle uzaklaşmak zorundayız. Hareketleri teklifçi, hamleci, yaratıcı ve devamlı kılan değer milli kültürdür. Her gelişme, her buluş insan düşüncesinden doğar. İnsan düşüncesi ise, yapıcı, hamleci ve yaratıcı gücünü milli kültürlerden alır. Kozmopolit veya yabancı kültürleri kaynak edinen insanın, ne bu kültür değerlerini anlaması ve hazmetmesine de bu değerlere bağlı bir orijinal teklifte bulunması mümkündür. Çünkü milletler halindeki dünya düzeninde bir insanın kendi kültürünü kavraması ve hazmetmesi ferdin çocukluk çağından itibaren aldığı terbiyeye ve tarihinden tevarüs ettiği milli mirasına dayanır. Uzun yıllardan beri süregelen temeldeki bir yanlışı böylece işaret ettiğimi sanıyorum. Milletin ve devletin kaderiyle ilgilenmeden; kitlelerin haset duygularını tahrik edecek şekilde sadece maddi kazanç peşinde koşmayı yeterli ve geçerli saymanın yanlışlığı artık anlaşılmıştır. Hepimiz bir gemi içinde bulunan insanlar arasındaki kader birliği bağlarıyla birbirimize bağlı bulunuyoruz. Yükselirsek beraber yükselir, batarsak birlikte batarız. Bugün Türkiye'de memleketin ana meselelerini belli istikametlere sevk etmeye çalışan yabancı ideoloji propagandaları hızla gelişmektedir. Bu propagandaların başları sağladığı önemli hususlardan birisi özel sektörün aleyhine bir havanın yaratılmış olmasıdır. Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntıların suçlusu hür teşebbüsmüş gibi propagandalar malum merkezler tarafından ısrarla yürütülmektedir. Devlet vazifesini yapmalı Bugüne kadar tatbik edilmiş bulunan kalkınma siyasetleri maalesef çoğu kere milli menfaatlerimize ters düşmüştür. XX. asırda Türk Devleti bez dokumakla uğraşmamalıdır. Kamu sektörüyle özel sektör, birbirini tahrip eden, milli iktisada zarar verici rekabetten kurtarılmalıdır. Bunun için her iki sektörün faaliyet alanlan genel hatlarıyla belirlenmeli ve birbirini bütünleyecek, tamamlayacak bir yapıya kavuşturulmaladır. Devlet stratejik alanları, temel kimya sanayiini, ağır makina ve tezgahlar sanayiini ve harp sanayiini kurmalı ve geliştirmelidir. Bugün uygulanan iktisat siyaseti karma iktisat adı altında, yarın ne olacağı belli olmayan, ve güven uyandırmayan tedbirler dizisinden ibarettir. Bugün devlet kesimi milyarlarca lira üretim sermayesini, maalesef % 1 den az sermaye verimliliği ile işletebilmektedir. Buna karşılık özel sektör 50 milyar üretim sermayesi ile, 10 milyarlık kârının 5 milyarını devlete vergi olarak ödemektedir. Biz vergisini dürüst ödeyen, her iktisadî faaliyetinin hedefinin milli yararlanmızı ilgilendirdiği şuurunu taşıyan namuslu ve cesur iş adamlarının tebrik ve takdire lâyık olduğuna inanıyoruz. Milli sanayi bir bütündür. Harp sanayiine verilecek öncelik konusunda tartışma yapmak dahi fuzulidir: Bir memleketin içerde ve dışarda sayılması, modern harp gücüne bağlıdır. Bugünkü şartlarda savunma gücümüzün bütün ihtiyaçlarını karşılamak için milli sanayiin, harp sanayii bölümünü kurmak ve geliştirmek lazımdır. Bu ise, çeşitli faktörlerle birlikte zamana ihtiyaç gösterebilir. Ancak, bu zamanın asgarîye indirilmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan, her bedel ödenmelidir. İstikrar ve güven içinde işleyecek bir ortama kavuşturulmuş olan Türk iktisadının bu hedefe çok kısa bir sürede ulaşabileceğine inancım tamdır. Atom silahına sahip olmalıyız Dünyamız elektronik fûze ve atom çağına girmiştir. Bugün için dokuz devlet atom silâhına sahip bulunuyor. Yunanistan, İran ve İsrail başta olmak ûzere, pek çok devlet de bu silâha sahip olmanın yolundadır. Rusya ve diğer komşularırnızın sahip oldukları bu atom silâhıyla çevrili bulunan Türkiye'nin durumu ciddiyet arzetmektedir. Varlığımızı ve bağımsızlığımızı sürdürebilmek için aynı imkânları elde etmenin çarelerini aramak ve mutlaka bulmak zorundadır. Başlangıçta sayı bakımından az da olsa, atom silâhına sahip Türkiye'nin millî savunması tartışmasız kabul edilecektir. Böylece de dünya siyasetinde ciddi ağırlık ifade eden önemli bir yer elde etmiş olacağız. Topyekün sanayileşmek, bunun için de harp sanayiine önemli yer ayırmak Türkiye için hedef değildir. İçinde yaşadığımız çağa ulaşmak ve en ileri seviyeye varmak hedefımizdir. Elektronik - füze ve atom çağında yaşadığımızı ifade ettim. İşte bu nokta Türkiye'nin hedefi olmalıdır. Bunun için gereken her tedbir devletçe, özel sektörce ve milletçe alınmalıdır. Memleketimizin bugün içinde bulunduğu duruma bakarak ümitsizliğe kapılmamak gerekir. Türk milletinin tarihinden ve milli kültüründen gelen görüşleri icabı, bütûn darboğazları aşacağına ve yeryüzündeki ileri milletler seviyesine ulaşacağına inancım vardır. Temel Görüşler, s.323 - 329

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol